27 Haziran 2016 Pazartesi

Bilinç'ötemden yansımalar-9

Sanki susmak ister gibi konuşuyorsun...Oysa ben zamanı durdurmak isterken, her geçen günün aleyhimde kanıt olarak kullanılacağını bildiğim için, henüz suçluluğum ispat edilmemişken, bu an'ların tadını çıkarmak istiyordum. İçinde sen olduğun anların. Benden uzak durmak istiyorsan ve bunun sorumluluğunu taşıyamayacağına inanmıyorsan sadece susman yeterliydi sorularım karşısında. Bir süre yalnız kalmak istediğimi söyler ve bu benim seçimim olurdu. İleride bir gün hatırladığında, 'evet, o istemedi' diyebilrsin mesela. sorun değil...

zaman karşısındaki güçsüzlüğüm canımı sıkıyor. mesela ihtiyarlamak istiyorum olmuyor. Biliyorum genç kalmak istersem o da olmayacak...İstediklerimizin bağımlısı olmuşuz. Bir yerden sonra, yaşamak için değil de, sanki istemek için yaşıyoruz. sanki istediğimiz birşey kalmayınca yaşamakta çok mantıklı gelmeyecek gibi. İstek duymayı engelleyemiyorsak bizi 'herkes'ten ayıran nedir? İstediklerimizin kölesi olmamak mı? Bu ayrıcalıklı mı yapacak bizi? Nefsimizin karşısındaki dik duruşumuz kimi mutlu edecek? İstediklerimiz doğrultusunda yaşamıyoruz kabul. Peki istemediklerimiz doğrultusunda yaşamak bunu ne kadar bizim hayatımız yapıyor? Oysa tek istediğimiz insan gibi yaşamaktı bizim...

Gerilimler ve hoşnutsuzluk tabanı üzerine inşa edilen hayallerimiz vardı bizim çoğu zaman. Heyecanlı olduğu kadar, kaybetme korkusuyla daha çekici bir hal alırken her kurgumuzda kendimizden uzaklaştık. Benzemek istemediklerimizden uzaklaşırken, onlar gibi olmamak adına kendimize kurallar koyarken, hayatımızı onlara göre biçimlendirmiş olma ironisinin soğuk şakasına maruz kaldık. Oysa tek bir kuralı vardı hayatımızın. Doğrularımız bize aittir. Başkasının yanlışlarını baz alarak kendi yanlışlarımızdan vazgeçersek başka biri oluyoruz.

asıl sorun,bu kadar dibine indikten sonra düşüncelerin, hayalimize kavuştuktan sonra sahip olacağımız huzur bizi rahatsız etmeyecek mi? sorguladıklarımız, yargıladıklarımız, mantığımıza sığdırmaya çalıştığımız ne varsa, onların üzerine bu kadar hoyratça gittikten sonra, bulacağımız huzuru bu kadar kolay kabullenecek miyiz? yoksa aynı öfkeyle ve şiddetle kendi huzurumuzun üzerine gidip, bir kısırdöngü içinde, amaçsız ve beklentisiz varlıklar haline mi döneceğiz...

zamanı durdurmak istiyorum. Belki bir süre sonra o çok aradığım özlemle beklediğim iç huzura kavuşacağım ama sonrasında ne olacağını bilmiyorum. Belirsizlik karşısında, asgari mutluluklar dolu bu an'ı kabul etmek istiyorum. Herkesleşmek istemiyor olabilirim ama bu durum herkesin sahip olduğu bilinçsiz mutluluğa imrenmiyorum demek değil. Tamamının kurgu olduğu ve figuranlar tarafından oynanan televizyondaki gösteri programlarını izleyip, sanki gerceklermiş gibi hayret etmeyi, bu hayret duyguları içerisinde 'vayyy beee...' demeyi istiyorum bende. Hatta programlar hakkında söyleyecek bir iki sözüm bile olabilirse ne mutlu bana.

amacını itibarsızlaştıran bir insan olarak görülmeyi istemiyorum ama bana başka bir seçenek bırakmayan bu dünyanın perde arkasındaki rolünü göremiyorsanız, zaten bir önemi yok. Oysa herhangi bir sahil kasabasında, tek göz evde, kalan ömrümü seninle yaşasam bana yetecekti. Belki de bu yüzden hayat olabildiğince düğüm atıyor beni bağlayan sorunların üzerine...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder